KARAYOLLARI

Önceki yazımızda ulaştırmanın önemini, teknolojik gelişmelerin geldiği noktayı işlemiştik. Ulaştırma tarihinin  insanla başladığını söylemiş, teknoloji ilerleyen çağlarla gelişip, havadan denizden ulaştırmaya imkan sağlasa da “KARAYOLU” ulaştırmanın vazgeçilmezidir, diye de ilave etmiştik.Bu yazımızda ulaştırmanın temel altyapısı olan karayolunun tarihi gelişimini inceleyeceğiz.


Karayolu ile ilgili ilk bulgular nereye dayanıyor: En eski uzun mesafe yolu 2700 km’yi bulan Akdeniz’i Anadolu ve güneybatı Asya üzerinden Basra körfezine bağlayan “kraliyet yolu” olarak bilinmektedir. Bu isim Perslerin Mezopotamya’yı işgal etmesinden sonra M.Ö. 6.  asırda verilmiştir. Ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Yalnız, M.Ö. 323’te İzmir ve Efes’i Gordium ve Ninova (şimdiki Musul) üzerinden Basra körfezini Şusa’ya bağlayan önemli bir yolun mevcut olduğu bilinmektedir. Bu yol, Babilliler, Asurlular, Eski Mısırlılar,  Hititliler, Fenikeliler, Lidyalılar, Frigyalılar, Persler Eski Yunanlılar ve Romalılar tarafından kullanılmıştır.
Yunanlı tarihçi HERODOT M.Ö. 5.yüzyılda, Mısır’da 10 Yılda, büyük piramitin  yapımı için 100.000 kişi tarafından inşa edilen bir yoldan söz etmektedir. Blok taşlarından inşa edilen bu yol boyunca heykeller ve mabetlerin bulunduğu rivayet edilmektedir. M.Ö. 63 - M.S. 24 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen eski Yunanlı coğrafyacı Strabo,  Babil’den Ninova’ya giden, aralarına asfalt bir harç konulan tuğlalarla kaplı bir yoldan bahsetmektedir.
Avrupa’daki ilk uzun yollar ise M.Ö. 2000 yılına uzanmaktadır. Amber yolu olarak bilinen bu yol, amber naklinde kullanılmaktaydı ve Batlık denizinden başlayıp Danimarka, Almanya ve Alpler üzerinden İtalya’ya ulaşmaktaydı. Gerçekte, İspanyadan başlayıp Cenova üzerinden Tahran’a yakın geçen bir yolla Himalaya   dağlarının üzerinden Çindeki Şangkay’a ulaşmak mümkündü. 13.000 km.yi bulan bu yol, uzun yollar beyaz ırkla sarı ırkın mal ve kültür değiştirmesine sebep olmuştur. İpek, baharat, mücevherat, doğudan altın karşılığında satın alınıp Avrupa’ya getirilmekteydi. Çin ile Akdeniz arasındaki kısım, ipek yolu olarak da bilinmekteydi. Çin’de ise kraliyet yolu ismini alan bu yolda emniyetin sağlanmasına dikkat edilirdi. Çin’de yol inşaatı  M.Ö. 2000 yılına kadar iner. M.Ö.  1750 de 3000 km. aşan karayolu mevcuttu. Bu yolların önemli bir kısmı iptidai idi ve yük, insan veya hayvan sırtında taşınırdı. Güney Amerika’da ki İnka’lar da yol inşasında ileri olan bir topluluktu. Güney Amerika’nın her iki kıyısında uzanan yolları mevcuttu. Ayrıca önemli şehirlerini bağlayan yollar da inşa etmişlerdi.


ROMA yolları: Romalılar, yolları ile ün yapmışlardı. Muvaffakiyetleri üç sebebe dayanmaktadır. Birincisi, idareyi elde tutmak için haberleşmenin önemini anlamışlar ve bu sebepten yol yapımına kaynak ayırmışlardı. İkincisi, kendilerinden önceki yol yapım tekniklerini incelemiş ve onlardan istifade etmişlerdi.Yol kaplama maddesinin önemini anlamış ve yol güzergahı tespitinde kullanılan aletler geliştirmişlerdir. Üçüncü sebep, ellerinde harpten kalma çalıştırılabilecek binlerce esirin bulunmasıydı. Ayrıca, harp olmadığı zaman askerlerini yol inşaatında işçileri denetleyici olarak kullanmaktaydılar.Hiç bir modern zamanda bu kadar çok insan yol inşaatı ile meşgul olmamıştır. En önemli Roma yolu, Alp yolu olup, dört tabakalı dolgu şeklinde inşa edilmiştir. Büyük Roma yolları M.Ö. 4. asır ile M.S. 400 yılları arasında inşa edilmiş olup, 80.000 km. civarındaydı. Bu yollar, İtalya, Fransa,İspanya, İngiltere, Anadolu ve kuzey Afrika’ya uzanmaktaydı.
ORTAÇAĞ yolları:  Roma imparatorluğu’nun çöküşü ile yolları da bakımsız duruma gelmiştir. Orta çağda Avrupa, bu yönden de  karanlık bir döneme girmiş ve yollarda hiçbir bakımdan emniyet kalmamıştır. Tekerlekli vasıtalar kaybolmuştur. Ancak 16. yüz yılda nüfus artmasıyla yollar canlanmaya  yüz tutmuştur. Ticaretin artmasıyla paralı yollar gelişmiştir.16. ve 18. yüzyılda kabul edilen yol kanunlarıyla her vatandaşın yol inşasında çalışma mecburiyeti getirilmiştir.


MAKİNA çağı yolları:1830-1840 Yılları arasında demiryollarının ortaya çıkmasıyla karayollarının önemi azalmaya yüz tutmuştu. Sebebi, demiryollarının uzun mesafelere insan ve yükün naklinde ideal vasıta olarak görülmesiydi. Ancak 19. yüzyılın sonuna doğru nüfusun artmasıyla ekonomik şartlar, yerel yolların gelişmesine yol açtı. Yavaş yavaş motorlu vasıtalar görülmeye başladı. Bu tür vasıtaların artması karayollarının gelişimini zorladı.Otomobilde ve yol yapım vasıtalarındaki gelişmelerin sonucu 1920’den itibaren yol yapımı tarihte görülmemiş bir hızla artmaya başladı.


MODERN karayolu: 1. Dünya savaşından sonra yol yapımına bütün ülkeler önem verdi.Motorlu araçların gelişmesiyle düz yolların inşasına ekonomik bir lüzum hasıl oldu yeni yolların yapımında karayolları demiryollarına tercih edildi. 2. Dünya savaşında askeri ihtiyaçlar karayolu yapımını zorladı. 1930’lardan itibaren kara nakil vasıtalarının gelişmesiyle, karayolları tekrar demiryollarının  önüne geçti.Hatta demiryollarının tamamen terk edileceği fikri ortaya atıldı. Ancak 1970’lerin sonlarında ortaya çıkan petrol krizi  ve dolayısıyla enerji problemi, demiryollarının önemini korumakta olduğunu göstermiştir.     

    
SELÇUKLU yolları: Selçuklular zamanında(11. yüzyıl ile14. yüzyılın ilk yarısı) Antalya- Alaiye-Konya-Aksaray-Sivas-Erzincan-Erzurum ekseni etrafındaki yollar muntazam olup kervanlar ile yolculuk yapılırdı. Yolların düğümlendiği ticaret merkezleri: Tebriz,Bağdat,Halep,Ayas,Alaiye,Antalya,İzmir,Foça,İstanbul,Sinop,Samsun,Trabzon idi. Bunların yanında  bu merkezlerin etrafındaki yerleşim yerleri ile diğer merkezleri birbirine bağlayan yol ağları vardı. Bu yollar üzerinde  belli menzillere kurulmuş kervansaraylar emniyeti sağladıkları gibi dinlenme ve bakım yerleri olarak da kullanılıyorlardı.


OSMANLI zamanın da yollar:Dünya ticaret merkezlerinin değişikliğe uğraması yeni siyasi merkezlerin önem kazanmasına ve yol ağlarının bu isteklere uygun biçimde değişmesine sebep oldu. Bu dönemde kıyı şehirlerinden limanlardan Anadolu içlerine giden yollar gelişti.Yüzyıllarca kervanlar tarafından bu yollar 19. yüzyılın 2. yarısından itibaren demiryollarının yapılmaya başlanmasıyla önemini kaybetti.Osmanlıların 600 sene süren  hakimiyetleri zamanında doğu ve batıya yapılan seferlerin neticesindeki fetihler sebebiyle kullanılan yollar düzgün ve bakımlıydı. Ümit burnunun bulunması, Süveyş Kanalının açılması,Anadolu’dan geçen yolların önemini azalttı ve limanlardan içeri doğru olan bölgesel yollar gelişti. Osmanlılar zamanında bütün yollar, yol ağını yapan onaran ve ulaşımın güvenliğini sağlayan kuruluş tarafından kullanılır halde bulundurulurdu. Bunlar; bir çeşit kır jandarması şeklinde çalışan, gerekli yerlerde yolun bakım ve onarımını yapan Derbentçiler, yol yapan Kaldırımcılar, yol ağlarını büyük suların kestiği yerlerde(köprü yapılamayan yerlerde) her çeşit geçişi sağlayan  Gemiciler ve Köprücüler şeklinde sayılabilir.
[kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi 11.cilt sayfa.196-199]
Osmanlının son dönemlerine gelince, kızıl sultan diye suçlanan, aslında modernleşmenin önemli savunucusu olan Abdulhamid’i anmadan geçemeyiz. Almanlara yaptırdığı İstanbul hicaz demiryolunun Ankara’ya kadar olan kısmı ve Türkiye içindeki diğer kısımları, özellikle Abdulhamid düşmanlarınca hala kullanılmaktadır.
Abdulhamid’in demiryolları ile birlikte önem verdiği bir  başka konu ise karayollarıdır. Onun zamanında bütün Anadolu’yu  baştan başa dolaşacak bir karayolu ağının (şose şebekesinin) projelendirilip tatbikata geçirildiğini biliyoruz. 1869 yılında getirilen bir sistemle halkın karayollarının yapımına katılması sağlanmıştır. Buna göre 16-60 yaş arası erkek nüfus ile her hanenin sahip olduğu yük ve araba hayvanları senede 4 gün yol inşaatında çalışacaktı.Bunu yapmayanlar ise tespit edilecek bedeli ödemek zorundaydılar. Bu ilginç uygulama her ne hikmetse kendisi tahta çıkmadan bir yıl önce kaldırılmıştı. 2. Abdulhamid döneminde bu uygulamanın tekrar yürürlüğe konulduğunu görüyoruz. Sadrazam küçük Said paşa hatıratında, 1879’dan sonra halkın katılımı sonucu 5000 km yol yapıldığını yazmaktadır. Nitekim “Gidemediğin yer senin değildir”  Sözünün patent hakkını elinde bulunduran Halil Rifat paşada Abdulhamid’in acar valilerinden biriydi ve Sivas valiliği sırasında mesaisinin mühim bir kısmını yol yapım çalışmalarına teksif etmişti. Bir başka deyişle, kuzey ve doğu Anadolu’yu birbirine bağlayan bugünkü yollarda onun hatırı sayılır bir emeği vardır. Gümüşhane- Bayburt-Erzurum-Doğubeyazıt-İran karayolu (1879) haricinde 12.000 kilometrelik bir güzergaha sahip Samsun-Bağdat şosesi 1895 yılına kadar tamamlanmıştı. Açılan yollar Samsuna göçü başlatmış ve şirin Karadeniz şehrimiz inkişafını Abdulhamid devrine borçlanmıştı. Bursa, büsbütün böyleydi. Hem şehir içi, hem de şehirler arası yollar sonucunda Bursa, yeniden bölgenin önemli bir karayolu kavşağı haline gelmişti. Ancak sonraki yıllarda, yaptırdığı yollara dikilen kitabelerden onun ismini silen zavallılara da rastlanmıştır.[kaynak :Abulhamid’in kurtlarla dansı Mustafa ARMAĞAN sayfa.230-231]


CUMHURİYET dönemi: Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal bir çok alanda olduğu gibi demiryolu ve karayolu ağlarını yenilemiş, onarmış, geliştirmiştir.Özellikle Cumhuriyet onlu yaşlarında iken yapılan ve Kars’a kadar giden doğu tren yolu, uzun yıllar bölgenin can damarı olmuştur.   Karayolları Genel Müdürlüğümüzde  1950 de kurulmuştur.(istatistikler sayfamızda mevcut yol ağımızı görebilirsiniz)

  Dünyada ve ülkemizde, ulaştırmanın temel taşı,  karayollarının başlangıcını ve gelişmesini inceledik.Ulaştırma trafik güvenliği ile ilgili çözüm önerilerimiz bir sonraki yazımıza kaldı.


Hepinize sağlıklı, huzurlu ve kazançlı bir yeni yıl diliyorum.
Mustafa PALAZ